Bilal TOPÇU -Teknopark İstanbul Genel Müdürü

Röportaj SAVTÜRK Dergi'si ARALIK 2020 sayısında yayınlanmıştır.

21 Şubat 2021

Bilal TOPÇU -Teknopark İstanbul Genel Müdürü

SAVTÜRK Dergi'si ARALIK 2020 sayısında yayınlanmıştır.

“Gı̇rı̇şı̇mcı̇lı̇ğı̇n Ve Teknolojı̇nı̇n Tetı̇klendı̇ğı̇ Bı̇r Ekosı̇stem Oluşturmak İstı̇yoruz”

Türkiye’nin girişimcilik ve yerli teknoloji üretimi ekosistemini daha da geliştirme çabasında olduklarını vurgulayan Teknopark İstanbul Genel Müdürü Bilal Topçu, asıl hedefin Türkiye’nin kendi kendine yeten, tam bağımsız bir ülke olduğunu söylüyor.

 

Bugün ülkemizin yüzde 70’leri aşan yerli savunma sanayii vizyonunda önemli bir merkez olarak öne çıkıyoruz” diyen Teknopark İstanbul Genel Müdürü Bilal Topçu; eğitim, inovasyon ve teknoloji üçgeninde oluşturdukları ekosistemi hem savunma sanayii hem de ülkenin gelişimi ve geleceği noktasında ilerletme hedefinde olduklarını söylüyor. Türkiye’nin dışarıya olan bağımlılığını ortadan kaldıracak projelere ev sahipliği yaptıklarını ve bu noktada girişim sahasını geliştirmeye odaklandıklarını kaydeden Bilal Topçu, Türkiye’nin son 15-20 yılda büyük bir başarı kaydettiğini ancak bunun yeterli olmadığını ve üzerine konulması gerektiğini vurguluyor. Son dönemlerde uygulanan ambargo kararlarının Türkiye’nin “tam bağımsız” olma yolundaki azim ve başarılarını tetikleyecek bir sürece çıkacağına inandığını belirten Topçu, Teknopark İstanbul olarak bu sürecin öncülerinden olmaya devam edeceklerini dile getiriyor.

Teknopark İstanbul Genel Müdürü Bilal Topçu

SAVTÜRK: Öncelikle sıkıntılı bir yıl olan 2020’yi Teknopark İstanbul olarak nasıl geçirdiniz? Krizi nasıl yönettiniz?

Bilal Topçu: 2020, pandeminin etkisinde geçti ve pek çok farklı uygulamaya, olaya şahit olduk. Tüm dünyayı etkileyen bu süreç hâlâ devam ederken elbette bizler de bu durumdan etkilendik. Dolayısıyla çalışma yöntemlerimiz, teknoparkımızdaki şirketlerimize ve çalışanlara yönelik çalışmalarımız eskisinden farklı olarak ilerledi. Her kurum ve kuruluşta öncelikli olduğu gibi bizim için de bu süreçte çalışan sağlığı büyük bir önem arz ediyordu. Teknopark personeli için ortak kullanım alanlarının ve araçların dezenfeksiyonu ağırlık verdiğimiz çalışmalar arasında yer aldı. Bu çalışmaları çeşitlendirerek hizmet vermeye devam ettik. İşlerimiz noktasında ise diğer kuruluşlardan biraz daha farklı bir sürece ev sahipliği yaptık. Zira teknoparklar bu dönemde salgınla mücadelede öne çıkan yapılardı. Biz de pandemi süresince pek çok farklı ve heyecan verici gelişmeye  ev sahipliği yapmanın mutluluğunu yaşadık. Firmalarımız geliştirdiği sağlık ürünleri ile dikkat çekerken, küresel ölçekte yatırımlar azalmasına rağmen yatırım alan girişimcilerimiz oldu. Firmalarımız taşınabilir mekanik solum cihazından milli holter cihazına, koruyucu biyomalzemelerden güvenli yaşam yazılımlarına kadar çok geniş bir yelpazede sağlık sektörüne destek verdiler ve vermeye devam ediyorlar.

 

 

Cube Incubation’da şu anda inovatif ve derin teknoloji tabanlı iş fikirleri üzerinde Ar-Ge çalışmaları yürüten 100’ü aşkın girişimci grubunu ağırlıyoruz.

 

SAVTÜRK: Teknopark İstanbul Ar-Ge çalışmalarının ticarileştirilmesi ve ürüne dönüştürülmesi noktasında nasıl bir yüzdeye sahip? Projeleri ve start-up’ları destekleme yöntemleriniz nelerdir?

 

Bilal Topçu: Teknopark İstanbul olarak, ev sahipliği yaptığımız Ar-Ge çalışmalarının ürüne dönüşmesini oldukça önemli buluyoruz. Bu kapsamda özellikle Teknoloji Transfer Ofisimiz (Connectto) Ar-Ge projesine sahip girişimcilerin projelerini destekleyici çalışmalar yürütüyor ve yenilikçi fikirlerin ticarileşmesini destekliyor. Kuluçka merkezimiz ise sunduğu geniş altyapı imkanları, teknik hizmetler, biyoküp laboratuvarı ve temiz odalarıyla girişimcilerin fikirlerini ürüne dönüştürebilecek Ar-Ge faaliyetleri yürütmelerini sağlıyor. Cube Incubation’da şu anda inovatif ve derin teknoloji tabanlı iş fikirleri üzerinde Ar-Ge çalışmaları yürüten 100’ü aşkın girişimci grubunu ağırlıyoruz. Amacımız, firma/proje sahiplerinin mezun olduktan sonra iş ağı içerisinde kendisine yer bulabildiği ve ülke ekonomisine katkıda bulunabildiği başarılı işletmeler yetiştiren bir yapı kurmak. Kuluçka merkezimizde; Ar-Ge niteliği yüksek, kolay pazarlanabilen, kaliteli insan kaynağına sahip ve kuluçkada sinerji oluşturma potansiyeli olan firma/projeleri kabul ediyoruz. Öte yandan 3'üncü etap yapılarımız kapsamında aralık ayında açtığımız 5 bin m2’den fazla kapalı alanda Türkiye’nin en büyük ve dünyanın da sayılı kuluçka merkezlerinden biri olarak faaliyetlerimize devam edeceğiz. Kuluçka merkezimizde girişimciler birçok fırsattan yararlanıyor; iş planı hazırlama, başarılı sunum teknikleri, pazarlama, finans gibi konularda eğitim ve mentorluk imkanlarına sıfır maliyetle erişiyor. Aynı zamanda girişimcilerimiz mali desteklere ulaşmak adına ücretsiz danışmanlık hizmeti alıyor ve yatırımcı buluşmalarından yararlanıyorlar. Bu nedenle kuluçka merkezi, kendi işini kurmak isteyenler ve ileride farklı inovatif fikirlerin gelişmesinde uygun ortamın sağlanması için çok önemli bir konumda yer alıyor. Yeni kuluçka binamızda özel kuluçka programları, eğitimleri, hızlandırma programları, destek ofisleri ve altyapı imkanları sunacağız. Ayrıca Siber Güvenlik Kuluçka Merkezi, kurumsal firmaların kuluçka ofisleri, Biyomedikal Kuluçka Merkezi ve Prototip Atölyesi de bu binada uygulamaya alacağımız merkezler arasında yer alıyor.

 

SAVTÜRK: Teknopark İstanbul yüzde kaç kapasite ile hizmet veriyor? Faaliyete almayı planladığınız yeni etap çalışmaları ile açılacak yeni binalar Teknopark İstanbul ve Ar-Ge ekosistemine nasıl bir katkı sağlayacak?

 

Bilal Topçu: Şubat ayında Sayın Cumhurbaşkanımızın katılımıyla açılışını gerçekleştirdiğimiz 2'nci etap binalarımızla şu an yüzde 100 kapasiteyle hizmet vermekteyiz.32 bin m2 büyüklüğündeki 3'üncü etap ilk binamızı Aralık 2020’de açtık, bu binamız da daha tamamlanmadan dolmuştu. Pandemide pek çok şirket kapanırken biz kapasitelerimizi artırarak devam etmekteyiz; aslında bu artış, ülkemizdeki teknoloji şirketlerinin yerli ve milli teknolojiler geliştirerek ülke ekonomimize katkı sunma isteklerinin bir parçası.Teknopark İstanbul’da ayrıca arazi tahsis ettiğimiz ve kendi binalarını inşa eden kurum ve kuruluşlar da bulunuyor. Bu kuruluşlarla teknopark firmaları, iş birliği içerisinde teknoloji alışverişi yapıyor ve ortak çalışmalar yürütüyor. Yeditepe Üniversitesi, Maltepe Üniversitesi, Kordsa, Intertech, BASF ve Armelsan firmaları mevcut durumda yerleşke içerisinde yap-işlet-devret modeli ile toplamda yaklaşık 100 bin m2 büyüklüğünde kendi binalarını yaparak önemli çalışmalara imza atmaktalar.

 

SAVTÜRK: Pandemi ile beraber dijitalleşmenin hayatın her alanında varlığını güçlendirmesi 5G, siber güvenlik, yapay zeka, IoT gibi yıkıcı teknolojilerin de önemini ortaya koydu. Bu konular aynı zamanda sizin de önem verdiğiniz ve millileştirmeye çalıştığınız alanlar. Bu alanlardaki çalışmalar nasıl gidiyor? Dijitalin geleceğine yönelik hizmet veren şirketleriniz Türkiye’nin küresel konumlanmasına nasıl bir katkı sunuyor?

 

Bilal Topçu: Pandemi iş yapış şekillerindeciddi bir değişikliği zorunlu kıldı. Dijitalleşme yatırımları da bu zorunlulukların başında geliyor. Pandeminin getirdiği izolasyon, sosyal mesafe, karantina gibi koşullar haliyle tüketicilerde dijital alışkanlığı pekiştirdi. Bu da her şirketin müşteri deneyimini geliştirmek için dijital uygulamalara başvurmasını zorunlu kıldı.

Öte yandan salgının önüne geçebilecek dijital yöntemler de büyük bir önem taşıyordu bu süreçte. HES uygulaması bu zorunluluklardan ortaya çıkan dijital uygulamalardan sadece bir tanesi. Keza T.C. Milli Eğitim Bakanlığımız dijital eğitim altyapısı kurarak EBA’yı devreye aldı. Bu noktada örnekleri çeşitlendirebiliriz. Dünyada da bu tür çalışmalar oldukça fazlaydı. Burada tabii ki yerli teknolojiler oldukça önemli çünkü salgın, ülkelerin teknolojilerinin kendilerine yeterli olup olmadığını da sorgulamalarını sağladı. Ülkemizde salgın öncesi başlayan “Milli Teknoloji Hamlesi” bu dönemde hız kazandı. Salgının dijital yönetimi, sosyal izolasyon tedbirlerini destekleyici uygulamalar, salgınla grip hastalığını ayrıştıran çalışmalar bu dönemde teknoparkımızda öne çıkan dijital uygulamalardan bazılarıydı. Aslında bizi diğer teknoparklardan ayıran en önemli yanımız bulut tabanlı geliştirme yapan şirketlere biraz mesafeli durmamız. Ona rağmen şirketlerimiz her krize adapte olan bir yapıda oldukları için bu dönemde de teknolojilerini pandeminin hasarlarını en aza indirmek için kullandılar. Bu dönemde kuluçka merkezimiz, İSTKA desteğiyle Rejenerasyon-20 projesine imza attı; burada pek çok dijital uygulama fikri olan girişime destek verdi.

 

SAVTÜRK: Teknopark İstanbul, akademi-sanayi iş birliğinde önemli aracılıklara ve iş birliklerine sahip. Akademik tarafın içeriye entegrasyonu, Teknopark İstanbul’un misyon ve vizyonu içinde nerede duruyor? Bu birlikteliğin hem sizin hem de Türkiye için çıktıları neler?

 

Bilal Topçu: Teknopark İstanbul olarak özellikle Türk savunma sanayiinin inovasyon merkezi konumunda yer alıyoruz ve bugün 333 Ar-Ge firmasına, 100’ü aşkın teknoloji girişimine ve bu şirketlerde çalışan çok değerli 6 bin 500 nitelikli Ar-Ge mühendisine ev sahipliği yapıyoruz. Bu kapsamda gerek misyonumuz gerek ev sahipliği yaptığımız şirketler gerekse bulunduğumuz konum itibarıyla; sanayi-sanayi, üniversite-sanayi iş birliklerinin kurularak şirketlerin teknoloji transfer kapasitelerinin artırılması, nitelikli istihdamın sağlanması ve bilginin ticarileşmesiyle ülkemizin kalkınmasına aracılık etme bilinciyle hareket ediyoruz.

 

Akademik bilginin sanayi kuruluşlarına entegre edilmesini oldukça kritik buluyoruz. Bu çalışmalar akademik bilgi birikimiyle üretim yapan bir akademisyenin geliştirdiği çalışmanın uygun bir sanayi kuruluşu tarafından desteklenmesini sağlıyor. Böylece o akademisyen, projesine ülke içinden destek buluyor ve daha fazla geliştirmeye odaklanıyor. Sanayi kuruluşu ise teknolojiyi ihraç etmek ya da çok çok yüksek fiyatlara mal etmek yerine kendi ülkesinin teknolojisine ve ekonomisine yatırım yapıyor. Bu nedenle teknoparkımızı diğer teknoparklardan farklı olarak, bölgedeki tüm üniversitelere açtık. Sabancı Üniversitesi Kordsa ile birlikte Kompozit Mükemmeliyet Merkezi’ni kampüsümüzde açtı, Yeditepe Üniversitesi yaşam bilimleri alanında 30 bin m2 büyüklüğündeki binasında faaliyete geçti, Maltepe Üniversitesi Ar-Ge binasının 2021’in ilk aylarında tamamlanmasını bekliyoruz. Ayrıca Ticaret Üniversitesi, Piri Reis Üniversitesi, Kapadokya Üniversitesi kendi alanlarında eğitimler veriyorlar. Gebze Teknik Üniversitesi'ne ofis tahsisi yaptık, Türk Japon Bilim ve Teknoloji üniversitesi kampüsümüz de kurulacak ve hızla büyümesini bekliyoruz. Bu merkezlerde geliştirmeler üzerine çalışan akademisyenlerimiz geliştirdikleri teknolojiye aracılık edecek, ona yatırım yapacak, belki seri üretime geçmesine destek olacak pek çok şirketin yer aldığı bir ekosistemde çalışmalarını yürütüyorlar.

 

Öte yandan, bulunduğumuz konum itibarıyla da üniversite-sanayi iş birliklerinin önemli bir kısmına aracılık ediyoruz. İçinde bulunduğumuz Marmara Bölgesi’ni konumu ve üstlendiği misyon gereği Türkiye’nin "altın halkası" olarak görüyoruz. Bu halka pek çok avantajın bir arada olduğu güç birliğini temsil ediyor. Bu bölgede GSYH’nin yüzde 62’si üretilirken, ülke nüfusunun yüzde 44’ü de burada yaşıyor. Yine 71 üniversitede 1,9 milyon lisans ve 400 bin kadar yüksek lisans öğrencisi bu bölgede eğitim görüyor. Toplam 325 OSB’nin yüzde 30’u, 50 bini aşan OSB sanayi kuruluşunun yüzde 50’si, istihdamın da yaklaşık yüzde 60’ı bu bölgede bulunuyor. Tüm bu veriler ışığında bulunduğumuz konumun avantajını kullanarak yeni üniversite-sanayi iş birliklerini desteklemeyi sürdüreceğiz.

 

Teknopark İstanbul olarak önümüzdeki dönem için çevremizdeki sanayi sitelerinde ve OSB’lerde ofisler açmayı hedeflerimiz arasına aldık. Bu sayede üreticilerimize daha yakın olmak ve onların sorunlarına girişimci akademisyenlerimiz ve firmalarımızla daha efektif çözümler sunabilmek istiyoruz. Ayrıca çevremizdeki üniversitelerle ÜSİMP ve YAY Platformu aracılığıyla da sıkı ilişkilerimiz bulunuyor. Bu ilişkileri güçlendirerek, kuracağımız ofisler ile birlikte üreticilerimize, sonuç odaklı yaklaşımlarla hizmet sunmayı planlıyoruz. Bunun için de üniversitelerde geliştirilen bilginin, özellikle teknopark firmaları aracılığıyla ticarileşmeye uygun hale getirilmesi ve sonrasında da üretici firmalara sunulması, süreçleri daha da kolaylaştıracaktır.

 

Üniversitelerde geliştirilen bilginin, özellikle teknopark firmaları aracılığıyla ticarileşmeye uygun hale getirilmesi; firmalara efektif çözümler sunulması ve sanayi-akademi iş birliğinin gelişmesi adına süreci kolaylaştıracaktır.

SAVTÜRK: Geçtiğimiz aylarda Teknopark İstanbul içinde faaliyete geçen Siber Güvenlik Lisesi de Teknopark’ın eğitime ve gençlere verdiği değerin bir yansıması oldu. Lisede şu an işler nasıl gidiyor? Buradan mezun olacak gençleri avantajlı kılacak unsurlar neler?

Bilal Topçu: Teknopark İstanbul olarak, 6 bin 500 nitelikli Ar-Ge mühendisine ev sahipliği yapmaktan büyük bir mutluluk duyuyoruz. Burada çalışanlarımızın yüzde 40’ını gençler oluşturuyor. Bu gençlerin taze kanları, taze bakış açıları gerek çalıştıkları şirketler gerekse bizler için müthiş  bir motivasyon kaynağı. Bu nedenle onların evde hissetmesini sağlayacak etkileşimli bir kampüs sunuyoruz. Öte yandan kurumsal iletişim ekibimizin her ay düzenlediği kritik etkinliklerle kariyerlerini geliştirmelerine destek oluyoruz. Beş üniversite, üç sürekli eğitim merkezi, yedi eğitim akademisi ile iş birlikleri kurularak hayata geçirilen bu çalışma ile 2020 yılında bin 500 katılımcıya 40 adet eğitim verildi. Bu desteklerimiz yeni yılda katlanarak artacak.

Söylediğiniz gibi bu yıl önemli bir ilke imza atarak T.C. Milli Eğitim Bakanlığı öncülüğünde T.C. Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı, T.C. Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi, Türkiye Siber Güvenlik Kümelenmesi’nin katkılarıyla Türkiye’nin ilk siber güvenlik mesleki ve teknik Anadolu lisesini kampüsümüzde açtık. Lisede eğitim şu an COVID-19 tedbirleri çerçevesinde devam ediyor.

STM, HAVELSAN, ASELSAN gibi savunma sanayiinin önde gelen şirketlerinin de yakından desteklediği meslek lisemizin eğitim programında siber güvenlik ve kültürel dersler ağırlıklı oluyor. Öğrencilerimiz sızma testi, adli bilişim, yapay zekâ ve siber güvenlik laboratuvarlarında eğitim alıyor. Teknopark İstanbul olarak bu lisenin ülkemizin siber güvenlik uzmanı açığını giderecek nitelikte bir eğitim vermesi için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Öğrencilerimiz ayrıca yukarıda bahsettiğim özel eğitim programlarımızdan da yararlanabiliyorlar. Öte yandan 2021 yılının ilk aylarında açılışını yapacağımız Siber Güvenlik Kuluçka Merkezi de öğrenciler  için büyük bir gelişim alanı olacak. Gençler gerek bu merkezdeki girişim şirketlerimizde gerekse ev sahipliği yaptığımız birbirinden değerli kuruluşlarda staj yapma imkanı bulacaklar. Ayrıca girişimci ruha sahip öğrenciler, siber güvenlik kuluçka merkezinde yenilikçi girişim fikirlerini hayata geçirebilecekler.

SAVTÜRK: Eğitsel anlamda hayata geçirmeyi planladığınız başka projeler var mı?

Bilal Topçu: Yukarıda da bahsettiğim gibi eğitim bizim öncelikli konular arasında. Lisenin açılması bizim için büyük bir heyecan ve farklı bir deneyimdi. Ayrıca Türk-Japon Bilim ve Teknoloji Üniversitesi kampüsümüz de açılıyor; yaklaşık bin m2 alanda eğitim faaliyetlerinin koordinasyonuna başlıyorlar. Ülkemizde ilk defa olarak özel bir statüde açılan bu üniversitemiz, Japonya ile bilgi transferi noktasında büyük katkı sağlayacaktır. Yakın zamanda da kendi kampüs inşaatlarına başlamalarını bekliyoruz.

 Çalışanlarımızın yüzde 40’ını gençler oluşturuyor. Bu gençlerin taze kanları, taze bakış açıları gerek çalıştıkları şirketler   gerekse bizler için müthiş bir motivasyon kaynağı.

Bilal Topçu: Teknopark İstanbul olarak başta savunma sanayii olmak üzere sekiz odak alanda sunduğumuz hizmetler ile Ar-Ge faaliyetlerinin, inovasyonun ve teknolojik üretimin desteklendiği, bunların da girişimciliği ve ekonomiyi tetiklediği bir ekosistem oluşturmak istiyoruz. Bu ekosistemde şüphesiz ki savunma sanayii önemli bir yer tutuyor. Teknopark İstanbul’da bugün ASELSAN, ROKETSAN, TUSAŞ, TEİ, STM, BMC gibi ana yüklenicilere ev sahipliği yapıyoruz, ayrıca Altay Tankı, Anka İHA, Atak Helikopteri ve özellikle denizcilik sektöründe Milgem Korvet, LHD Amfibi Hücum Gemisi, Oruç Reis gibi savunma sanayiinin önde gelen Ar-Ge projelerine büyük destek sağlıyoruz.SAVTÜRK: Teknopark İstanbul’un ana odağını oluşturan alan ise savunma sanayii. Teknopark İstanbul savunma sanayii için nasıl bir anlam ifade ediyor? Yerli ve milli teknoloji oluşumunun ne kadarına hizmet sunuyor?Öte yandan desteklediğimiz 12 üniversite de bizim için çok kritik. Kendi alanımızda özel bir üniversite çalışmamız şu an bulunmuyor ama gelecek dönemlerde masada olabilir.

Bugün ülkemizin yüzde 70’leri aşan yerli savunma sanayii vizyonunda önemli bir merkez olarak öne çıkıyoruz. Teknopark İstanbul olarak savunma sanayiinin tüm alanlarında dışa bağımlılığı ortadan kaldıracak projelere ev sahipliği yapmayı sürdüreceğiz. Son dönemde daha da kritik bir öneme sahip olan sondaj gemileri ve uçak gemisinin geliştirilmesi noktasında önemli bir potansiyele sahibiz. Biz Teknopark İstanbul olarak ülkemizin milli teknoloji kapasitesini artıran, kritik teknoloji alanlarında dışa bağımlığımızı ortadan kaldırmak için çalışmalar yapan şirketlerimizi yakından desteklemeye devam edeceğiz.

Teknopark İstanbul olarak savunma sanayiinin tüm alanlarında dışa bağımlılığı ortadan kaldıracak projelere ev sahipliği yapmayı sürdüreceğiz.

SAVTÜRK: Türkiye, savunma sanayii ve havacılık sektörü alanında son 10-15 yılda geldiği noktada model bir başarı hikayesi oluşturdu. Ancak geldiğimiz nokta sizce ne kadar yeterli?

Bilal Topçu: Savunma sanayiinde yerlilik oranları bugün yüzde 70’leri aşıyor. Tüm kurumlarımız kritik teknolojiler anlamında tam bağımsız bir savunma sanayii hedefiyle hareket ediyor.

Bu noktada elbette ki, yapılan çalışmalar çok değerli ancak üzerine konularak ilerlenmesi gerekiyor. Yeni sondaj gemileri, yerli uçak gemisi, yerli platformlar için motor gibi projelerin hepsini kendimiz üretebilecek teknolojiye sahip olmalıyız; hatta sadece kritik parçaları üretmek yetmiyor, bu parçaların malzemesini, tozunu bile yerli imkanlarla üretmeniz gerekebiliyor. Ülkemize karşı alınan ambargo kararlarının yerli ve milli üretim kararlığımızı ve kabiliyetimizi artıracağını düşünüyorum. Bu hedefi destekleyen tüm kurumların örneğin diğer sektör şirketleri, üniversiteler ve kamu kurumlarının da savunma sanayiinde faaliyet gösteren şirketlere destek vermesi gerekiyor. T.C. Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığımız bu koordinasyon görevini başarıyla yürütüyor.

Savunma sanayiini sadece donanım olarak da ele almamalıyız; örneğin, siber güvenlik çok çok kritik bir konu. En çok saldırıya uğrayan ilk beş ülke arasındayız. Bu konuyu Teknopark İstanbul olarak çekirdekten ele alıyoruz. Bu yıl ikinci kez Siber Güvenlik Fikir Yarışması’nı düzenledik, yine yukarıda bahsettiğim gibi ilk siber güvenlik lisesini açtık. İlk siber güvenlik kuluçka merkezimizi de birkaç ay içinde devreye alıyoruz.Bu çalışmalarla dile getirilen yerlileşme oranlarının giderek katlayacağına inanıyoruz.

SAVTÜRK: Son dönemde yaşanan gelişmeleri de hesaba katarsak, bahsettiğiniz ambargo Türkiye için yeni bir kamçılanma döneminin başlangıcı olabilir mi?

Bilal Topçu: Savunma sanayii aslında sadece bizim için değil, tüm ülkeler için kritik bir konu. Bu alanda teknolojiler ne kadar yerli olursa dışa bağımlılık da o kadar azalır ve küresel rekabette söz söyler hale gelirsiniz. Bu noktada bugüne kadar hayata geçirilen çalışmalar çok çok değerli. Ancak son günlerdeki gelişmeler, yüzde 70’leri aşan yerli teknoloji oranının dahi az kaldığını gösteriyor. Biz bu kararların savunma sanayiinde özellikle 2021’de bir atılımı tetikleyeceğini düşünüyoruz. Zaten sinyallerini de yavaş yavaş alıyoruz. Bu kararlar ülkemizi sindirmekten ziyade var gücüyle savunma sanayiini güçlendirme çalışmalarına hız kazandırma motivasyonunu tetikleyecektir. Teknopark İstanbul olarak Cumhurbaşkanımızın önderliğinde Savunma Sanayii Başkanımız Sayın İsmail Demir’in vizyonuyla tam bağımsız savunma sanayii hedefi için üzerimize düşen tüm sorumluluğu büyük bir özveriyle yerine getirmeye devam ediyoruz.

SAVTÜRK: Son olarak Teknopark İstanbul’un 2021 projeksiyonunda ne var?

10 yıl içerisinde, bin Ar-Ge firması, 500 kuluçka girişimcisi ve 43 bin Ar-Ge mühendisine ev sahipliği yapmayı hedefliyoruz.

Bilal Topçu: 2021 planlarımızın başında Türkiye’nin en büyük kuluçka merkezinin açılışını yapmak yer alıyor. 2021 yılında siber güvenliği yine özel bir şekilde ele almayı hedefliyoruz. Türkiye’nin ilk ve tek siber güvenlik kuluçka merkezinde kritik çalışmalara ev sahipliği yapacağız. Tüm etaplar tamamlandığında, 10 yıl içerisinde, bin Ar-Ge firması, 500 kuluçka girişimcisi ve 43 bin Ar-Ge mühendisine ev sahipliği yapmayı hedefliyoruz.

“PANDEMİ TEKNOPARKLARIN ÖNEMİNİ PEKİŞTİRDİ”

Geleneksel yöntemler yerine teknolojiyle kalkınmayı hedefine koyan ülkeler için teknoparklar kritik bir önem taşıyor. Ülkemizde de bu durumun yansımasını görüyoruz.

Bugün ülkemizde T.C. Teknoloji ve Sanayi Bakanlığımız bünyesinde 85’i aşkın teknopark faaliyet gösteriyor. Teknopark şirketleri “Yerli ve Milli Teknoloji Hamlesi”ne önemli katkılar sunuyorlar. Pandemi dönemi, teknoparkların önemini pekiştirdi. Bu dönemde Teknopark İstanbul’da ev sahipliği yaptığımız şirketlerimiz ve girişimcilerimiz taşınabilir mekanik solum cihazından milli holter cihazına, koruyucu biyomalzemelerden güvenli yaşam yazılımlarına kadar çok geniş bir yelpazede sağlık sektörüne destek verdiler. Teknopark İstanbul olarak biz ev sahipliği yaptığımız sekiz odak alanda yüksek teknoloji projelerinin Ar-Ge üssü olarak önemli bir konumda yer alıyoruz. Gerek kuluçka merkezimiz gerek Teknoloji Transfer Ofisimiz (Connectto) gerekse kümelenmelerimiz, ülkemizin küresel arenada söz sahibi olması için şirket ve girişimcilere önemli destekler sunuyorlar.

Savtürk Defence Industry Journal ekibi olarak, Teknopark İstanbul Genel Müdürü Bilal Topçu'ya sorularımızı cevaplandırdığı için teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Diğer Haberler