"Savunma sanayisinin gelişimi, yerlilik ve millilik"

Makale/(E)Korg.ALPASLAN ERDOĞAN

21 Ekim 2019

(E)Korg.ALPASLAN ERDOĞAN

                      “SAVUNMA SANAYİSİNİN GELİŞİMİ, YERLİLİK VE MİLLİLİK”

 

(E)Korg.ALPASLAN ERDOĞAN 

 

                            SAVUNMA SANAYİSİNİN GELİŞİMİ, YERLİLİK VE MİLLİLİK

Türk Savunma Sanayisi’nin tarihi gelişiminde öncelikle kurulan zamanın tersane ve dökümhaneleri ile şimdinin fabrikalarına bakılmalıdır. Demirköy Dökümhanesinde dökülen top ve güllelerin özellikle İstanbul’un fethinde doğrudan bir katkısının olduğu, İstanbul surlarını bertaraf etmede Osmanlı ordusuna güç kattığı gözlemlenmiştir. Çağının en modern savunma sanayi tesisi denilebilecek yapının kalıntıları Kırklareli’nin Demirköy ilçesine dört kilometre uzaklıkta yer almakta ve  restorasyon çalışmalarına devam edilmektedir.

İstanbul’un fethini müteakip “Tophane-i Amire” kurulmuş ve silahlanma faaliyetlerinin merkezi olmuştur.  Ayrıca Haliç ve Gelibolu tersaneleri Osmanlı Donanmasının gemi ihtiyacını karşılamışlardır.

1846 yılına gelindiğinde Zeytinburnu’nda kurulan “Fabrika-ı Humayun” da silah ve mühimmat üretilmeye başlanmıştır. Buranın seçiminde, Büyükada’daki demir cevherlerine yakınlık ve denizden ulaşım kolaylıkları dikkate alınmıştır. Denizden ulaşım kolaylığı Kurtuluş Savaşı sırasında Anadolu’ya silah ve mühimmat aktarılmasında da büyük kolaylıklar sağlamıştır.

Bu fabrikada, 1868 yılında Ahmet Süreyya Emin Bey tarafından yapılan ilk seri atışlı top çizimleri, Almanya ile yaşanan yakınlaşma döneminde bu ülke ile paylaşılmış ve bu çizimlere göre üretilen toplar Birinci Dünya Savaşında Osmanlı İmparatorluğu’na askeri yardım olarak gelmiş, Çanakkale’deki tabyalarda ve çeşitli cephelerde kullanılmıştır.

1921 yılında “Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu” kurularak silah ve mühimmat üretim faaliyetlerini yürütmeye başlamıştır.

Cumhuriyet’in ilk yıllarında; Şakir ZÜMRE, Nuri KİLLİGİL, Nuri DEMİRAĞ ve Vecihi HÜRKUŞ  gibi girişimciler, savunma sanayiinde özel teşebbüsün önemli örneklerini sergilemişlerdir. Bu girişimler İkinci Dünya Savaşı bitimine kadar faaliyetlerine devam etmişlerdir. Ancak 1948-1951 yılları arasında ABD tarafından başlatılan “Marshall Yardımı” kapsamında gelen hibe ve düşük faizli kredilerle alınan silah, araç ve gereçler bu savunma sanayii faaliyetlerinin önünü kesmiş ve gelişimlerini önlemiştir.

Türkiye’nin NATO’ya girişi (1952) sonrasında Türk Silahlı Kuvvetlerinin NATO standartlarında donatılması bahanesiyle, MKEK hariç hiçbir yerli savunma sanayi kuruluşunun üretim yapması ve yaşama şansı kalmamıştır.

ABD tarafından sağlanan silah, araç ve gereçlere bağımlı kalmanın ne demek olduğu, 1964 yılında Kıbrıs’ta Türklere karşı başlatılan Rum saldırılarına müdahale edilmek istendiğinde gönderilen “Johnson Mektubu” ve “1974 Kıbrıs Barış Harekatı” sonrasında yaşanan ambargo ile anlaşılmıştır. Yaşanan bu olaylar  Türkiye’de milli bir uyanış yaşanmasına neden olmuştur.

Halkın bağışları ile kurulan “Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı (TSKGV)’ nın iştirakleri olan; ASELSAN, HAVELSAN, ROKETSAN,TAİ, ASPİLSAN, İŞBİR ve TEİ gibi kuruluşlar ile STM, BAYKAR, BMC, OTOKAR, FNSS, NUROL, METEKSAN, ALP HAVACILIK, SAVRONİK, MİLSOFT, TAİS, BİTES vb. gibi özel sektör kuruluşları; Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ihtiyaçlarının yerli, milli ve özgün çözümlerle yurt içinden karşılanması için önemli faaliyetlere imza atmaktadırlar.

Ayrıca, Ata NUTKU ile başlayan yerli ve milli askeri gemi inşa faaliyetleri Gölcük ve Tuzla’da bulunan askeri tersanelerimizde devam etmektedir. Ayrıca  Askeri Fabrikalarımız ve Bakım Merkezlerimiz de yerli ve milli projelerin gerçekleştirilmesinde önemli görevler üstlenmişlerdir.

Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından gururla ve başarılı bir şekilde kullanılan; MİLGEM, ATAK, TB-2 BAYRAKTAR İHA ve SİHA, ANKA, FIRTINA, SOM, Tekerlekli ve Tırtıllı araçlar ile üretim faaliyetleri devam eden ALTAY tankı ve GÖKBEY helikopterinde sergilenen başarılı uygulamalar, yerlilik ve millilik açısından kayda değer örneklerdir.

Son yıllarda yaşanan gelişmeler neticesinde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaçlarının yurtiçinden karşılanma oranı 2018 yılı itibarıyla % 68’e, savunma ve havacılık ürünü ihracatı ise 2.19 Milyar dolar seviyesine ulaşmıştır.  Savunma Sanayii sektöründe yaratılan istihdam sayesinde de 67.239 kişiye iş imkanı yaratılmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’ne ambargo tehditlerinin gündeme geldiği ve bağımsız karar vermesine yönelik olumsuz uygulamaların dayatılmaya çalışıldığı bir dönemde, savunma sanayiinde yerli ve milli uygulamaların önemi gün gibi aşikardır. Bu kapsamda teknolojik tam bağımsızlığımızın da elde edilmesi ve milli bir şuur ile Türk Silahlı Kuvvetlerinin kendi üretimimiz olan silah ve sistemler ile donatılması zorunluluk arz etmektedir.

 

 

 

 

 

 

 

Diğer Haberler